Ben senden önce ölmek isterim. Aslında gerçektende senden önce öldüm diyebilirim. Evet biraz basit oldu bu. Farkeder mi sence nefes almam? Herkesin elbet nefesi söner değil mi? Evet, kanıtlayabilirim. Sen benim nefesimdin. Gittin ve ben söndüm. Nefes alamamak nasıl bir duygu sen bunu biliyor musun? Hani böyle duvarların üstüne üstüne gelmesi. Daralmak, ağlamaktan başının zonklaması. En sevdiğin şarkıların bile başını şişirmesi. İnsanların üzerine üzerine gelmesi, dışarı çıksanda koca gökyüzünün küçük gelmesi. Sen bunları yaşadın mı sevdiğim? Belki de yaşadın. Belki de sahteydi gülüşlerin. Belki de yanından geçerken hep kokumu ciğerlerine çektin. Öyle bir derin nefes aldın ki, ciğerlerin birbirine sürtüştü. Kokumu çekmek için tüm havayı, tüm kokumu soludun. Belki de, nefesim, kokum içinde kalsın diye kokumu hep ciğerlerinde sakladın. Belki de o sıra öldün sevdiğim. Belki de o nefesimi, o kokumu ciğerlerinden çıkardın. Bir ucunda ölüm, bir ucunda nefesim. Sen bunu hiç tattın mı sevdiğim? Ben hep bunu yaşıyorum biliyor musun? Çünkü , ben senin kokunu bilmiyorum sevdiğim. Ben senin kokunu hiç tatmadım. Hergün senin kokundur diye soluyabildiğim kadar hava soludum. Ara sıra ağzı kokan pisliklerinde nefesi kaçmadığı değil.. Gülümsüyorsun değil mi... İşte o gülüş için ben her şeyimi vermeye razıydım sevdiğim. Seninle olmak için gerekirse her şeyimi satardım. Donsuz bile kalabilirim. Oysa ki bu söylediklerim senin için küçük bir oyun. Yaşadıklarımız küçük bir sevinç, gülümseme. Hani çocuklar cips alır, içinden oyuncak çıkarda sevinirler ya. Sonra da o oyuncak kaybolur... Bizimki de böyleydi sevdiğim. Ben istedim ki hep o oyuncak benim olsun, hiç kaybetmeyeyim. Belki de çok istedim seni, ne dersin? Belki de o kadar çok istedim ki... Kendimi kaybetmeyi bile göze aldım. Ahh, tamam dur saçma oldu değil mi? Kendimi kaybedersem nasıl seninle olabilirim? Bunu bile göze aldım ben. Sen mutlu ol diye, senin için defalarca ağlamamak için kendimi kaybetmeyi göze aldım... Bunları ben düşünürken sen belki de oynaşıp gülüşüyorsun,yemek yiyor, arkadaşlarınla dolaşıyorsun. Benim boğazımdan tek lokma geçemezken sen nasıl bensiz yemek yedin? Ben sadece belki seni görebilirim hayaliyle hep cama çıktım, defalarca unutmak için ismini yazıp karaladım.. Ha bide adını tükenmezle, karalamayı kurşun kalemle yaptım... Mantıklı değil mi? Ben senin ismini hiç karalıymadım.. Peki söyler misin bensiz nasıl nefes alıyorsun? Peki beni hemen nasıl unutabildin? Seni sevdiğimden dolayı üstün görmüyorum sevdiğim. Çünkü bu unutmaların, silmelerin benim için o kadar zor ki. Sen bunları tek saniyede yapabiliyorsun... Elbet herkesin son sözleri vardır değil mi? Benim son sözümde şu olsun; BENSİZ YAPAMA.7 Mayıs 2012 Pazartesi
Son Söz
Ben senden önce ölmek isterim. Aslında gerçektende senden önce öldüm diyebilirim. Evet biraz basit oldu bu. Farkeder mi sence nefes almam? Herkesin elbet nefesi söner değil mi? Evet, kanıtlayabilirim. Sen benim nefesimdin. Gittin ve ben söndüm. Nefes alamamak nasıl bir duygu sen bunu biliyor musun? Hani böyle duvarların üstüne üstüne gelmesi. Daralmak, ağlamaktan başının zonklaması. En sevdiğin şarkıların bile başını şişirmesi. İnsanların üzerine üzerine gelmesi, dışarı çıksanda koca gökyüzünün küçük gelmesi. Sen bunları yaşadın mı sevdiğim? Belki de yaşadın. Belki de sahteydi gülüşlerin. Belki de yanından geçerken hep kokumu ciğerlerine çektin. Öyle bir derin nefes aldın ki, ciğerlerin birbirine sürtüştü. Kokumu çekmek için tüm havayı, tüm kokumu soludun. Belki de, nefesim, kokum içinde kalsın diye kokumu hep ciğerlerinde sakladın. Belki de o sıra öldün sevdiğim. Belki de o nefesimi, o kokumu ciğerlerinden çıkardın. Bir ucunda ölüm, bir ucunda nefesim. Sen bunu hiç tattın mı sevdiğim? Ben hep bunu yaşıyorum biliyor musun? Çünkü , ben senin kokunu bilmiyorum sevdiğim. Ben senin kokunu hiç tatmadım. Hergün senin kokundur diye soluyabildiğim kadar hava soludum. Ara sıra ağzı kokan pisliklerinde nefesi kaçmadığı değil.. Gülümsüyorsun değil mi... İşte o gülüş için ben her şeyimi vermeye razıydım sevdiğim. Seninle olmak için gerekirse her şeyimi satardım. Donsuz bile kalabilirim. Oysa ki bu söylediklerim senin için küçük bir oyun. Yaşadıklarımız küçük bir sevinç, gülümseme. Hani çocuklar cips alır, içinden oyuncak çıkarda sevinirler ya. Sonra da o oyuncak kaybolur... Bizimki de böyleydi sevdiğim. Ben istedim ki hep o oyuncak benim olsun, hiç kaybetmeyeyim. Belki de çok istedim seni, ne dersin? Belki de o kadar çok istedim ki... Kendimi kaybetmeyi bile göze aldım. Ahh, tamam dur saçma oldu değil mi? Kendimi kaybedersem nasıl seninle olabilirim? Bunu bile göze aldım ben. Sen mutlu ol diye, senin için defalarca ağlamamak için kendimi kaybetmeyi göze aldım... Bunları ben düşünürken sen belki de oynaşıp gülüşüyorsun,yemek yiyor, arkadaşlarınla dolaşıyorsun. Benim boğazımdan tek lokma geçemezken sen nasıl bensiz yemek yedin? Ben sadece belki seni görebilirim hayaliyle hep cama çıktım, defalarca unutmak için ismini yazıp karaladım.. Ha bide adını tükenmezle, karalamayı kurşun kalemle yaptım... Mantıklı değil mi? Ben senin ismini hiç karalıymadım.. Peki söyler misin bensiz nasıl nefes alıyorsun? Peki beni hemen nasıl unutabildin? Seni sevdiğimden dolayı üstün görmüyorum sevdiğim. Çünkü bu unutmaların, silmelerin benim için o kadar zor ki. Sen bunları tek saniyede yapabiliyorsun... Elbet herkesin son sözleri vardır değil mi? Benim son sözümde şu olsun; BENSİZ YAPAMA.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder